17 Mart 2014 Pazartesi

Ucuz ölümler ülkesi...

Burası Türkiye,
Burası ucuz ölümler ülkesi...
Burası annelerin,babaların, elleriyle yavrularını ansızın kara toprağa koyduğu,
Yalancı bahar ülkesi...

Onun katili de sizsiniz...Neden biliyor musunuz? 

Ülkede işini bilerek yapan sorumluluk sahibi insanları barındırmadığınız için...

Neden biliyor musunuz? Üniversite sınavlarında soruları çalıp hak etmeyene kazandırdığınız için...

Neden biliyor musunuz? Çalışanın,bilenin ve tecrübelinin bulunacağı yerlere onu bunu soktuğunuz için...

BU ÇOCUĞUN KATİLİ SİZSİNİZ...PEKİ YA SİZ KİMSİNİZ? KENDİNİZE HİÇ 

SORUYOR MUSUNUZ?


Haberi okuduğumda tüylerim diken diken oldu...Türkiye'nin  en gelişmiş şehirlerinden birinde, şehrin en orta yerinde,her gün yüzlerce vapurun kalktığı Sirkeci İskelesi'nde, içinde dört kişiyle bir araba denize düşmüştü.Bir medya çalışanı merakıyla başladım orayı burayı kurcalamaya....Sonunda öğrendim ki gerçekten düşmüş o araba denize ve gerçekten küçük bir kıza mezar olmuş o umut renkli kırmızı araba...


http://gundem.milliyet.com.tr/arabali-vapura-girmek-uzere-olan/gundem/detay/1852146/default.htm

Önce dediler ki annesi yanlışlıkla fren yerine gaza basmış...

Sonra dediler ki çocuk zaten lösemiyniş..

Ahh be ahhh, ama ne önce ne de sonra biri çıkıp da demedi ki bu bir kaza değil cinayet, suçlular cezasını çekecek...




Bir kez daha yazıyorum bu bir vapur kazası değil, bu bir cinayettir...Çünkü vapura binen araba tam olarak yerleşmeden ve kapağı kapanmadan vapur hareket etmiştir.Orada onlarca insanın ve en acısı da görevlinin gözleri önünde kırmızı araba yavaş yavaş denize gömülmüştür...Ece Su gömüldüğü denizden alınıp  kara toprağa gömülmüştür...Neden mi?

Çok üzgün olabilir,ömrü boyunca bu yükün altında yaşamak zorunda kalabilir,hatta belki de o da Ece Su'yun anne ve babası gibi o minik bebekle ölmüş olabilir...Her ne olursa olsun bu masum yavruyu işini bilmeyen bir kaptan öldürmüştür...


Ama malesef burası Türkiye... burada canın kıymeti yok...

Burada hiç suçu olmadan birileri 6 yıl hapis yatarken birileri de kendi vicdanının mahkumu oluyor sadece...

http://www.cnnturk.com/haber/turkiye/arabali-vapur-faciasinda-3-kisi-serbest

Ece Su'yun annesi makyözmüş...Onlar bizim sektörün en zor işini yapanlarındandır. 

Onlar hayatlarının tek amacı güzel görünmek olanları güzel yaparlar..Oyuncu dostları onu cenazede yalnız bırakmadı...En azından bu ülkede hala sorumlu ve vicdanlı oyuncular olduğunu bize bir kez daha hatırlattı...


Cenazeye anne Ebru Güleren Yılmaz'ın makyöz olarak çalıştığı Karadayı dizisinin ünlü oyuncuları Kenan İmirzalıoğlu, Şebnem Dilligil, Başak Okay, Leyla Tuğutlu, Barış Falay, Aslı Orcan katıldı...

Bergüzar Korel de twitterda şu sözlere yer verdi: “Oluyor böyle, bunlar görünmez kazalar”diyen Bayrampaşa  Belediye Başkanı Atilla Aydıner”

 “Bu görünmez kaza değil. Peşini bırakmayacağız”

 “Bizim CAN’ımız gitti. Ece’miz gitti. Bir anne evlatsız kaldı, diğer annemiz yaşamak için mücadele ediyor.”

 “Kaza, feribotun kapak kapanmadan iskeleden ayrılması sonucu meydana geldi...!!!! Biraz insan olun biraz yürekli olun! BİRAZ!!!!!!”

 “Sağlıklı bir yavru için lösemi deyip “zaten ölecekti” imasında bulunan zihniyet. Ben size ne diyeyim, ne edeyim? VİCDANSIZLAR”



Son Söz Başa Dönüyorum...

Burası Türkiye,

Burası ucuz ölümler ülkesi...

Burası annelerin,babaların, elleriyle yavrularına ansızın kara toprağa koyduğu,

Yalancı bahar ülkesi...

Ve bu ülkede işini hakkıyla yapan adam bırakmadığınız için siz yöneticiler Ece Su'yun ölümünden sorumlusunuz!

özlem ögen yurdakul


Posted via Blogaway

12 Mart 2014 Çarşamba

Berkin! Oy kuzum oy...

Benim bir oğlum var.Adı Rüzgar,

Adını Rüzgar koydum, koydum ki onun gibi özgür olsun...

Kimseye hesap vermeden,

İstediği yerde, istediği zaman essin...

Bazen kızsın,köpürsün poyraz olsun...

Bazen sussun,durulsun meltem olsun...

Rüzgar'ı kucağıma verdiklerinde anladım,

Anladım ki herşey farklı artık bana...

Anladım ki benim artık kendi canımdan öte bir can var...

Anladım ki onun sacının teline dokunanın vah haline...

Tıpkı Berkin'in annesi gibi...

Benim hayallarim var...

Benim umutlarım var...

Mesela benim oğlum da uçurtma uçuracak...

Benim oğlum da okula gidecek...

Hatta belki de benim oğlum sporcu olacak...

Kimbilir sevdiceğiyle çıplak ayak çimenlere basacak.

Her ne olursa olsun benim oğlum hep çok mutlu olacak...

(biliyorum bu fotograf fotomontaj...olsun ben berkin'i boyle sevdim)

Ve benim oğlum da  umarım bir gün "yalnızca bir ağaç be" demeyip onu canı pahasına  korumak için böylesine gururlu bir mücadelenin içine dalacak...

Berkin'in annesinin de vardı hayalleri...

Hayaller toprağa gömüldü...

O da her sabah uyandığında yavrularının kokusunu içine çekip, şükrederdi....

O da her gün çocuklarını dualarla okula gönderirdi...

O da her zaman kuzularının eline diken batsa onlardan çok acırdı...

Ama bitti...

O yavrusunu kim olduğunu bilmediklerinden koruyamadı...

O yavrusunu öpüp koklayıp içine hapsedemedi...

O  yavrusunu ekmek kavgasında kara toprağa armağan etii...

Berkin annesinin elini hiç istemeden bıraktı...

BERKİN NE OLUR BIRAKMA ANNENİN ELİNİ

"Annem" kelimesi hiç bu kadar acıklı olmadı...

"Oy kuzum oy"  Berkin, kendi gibi küçük tabuta hiç yakışmadı...

Berkin'in annesi benim içimi dağladı...

Sen Bizim Hiç Unutmayacağımızsın...

Özlem Ögen Yurdakul

Posted via Blogaway


Posted via Blogaway

10 Mart 2014 Pazartesi

Kadının "Zerre" kadar kıymeti yok mu?


Zerre kelimesi size ne çağrıştırıyor? Bu soruyu bana aşşağıda yazacağım filmi izlemeden önce sorsaydınız "küçücük bir şey" yanıtını verirdim. Hiç şüphesiz izlemeyenleriniz de aynı şeyi söyleyecektir.Peki ya izleyeniniz...
Küçük aslında sandığınız kadar küçük değildir...İşte zerre de öyle birşey. Koskocaman bir evren içinde,minnacık,anlamsız ve rastgeleymiş gibi görünebilirsiniz peki ya biraz daha yakından bakarsanız?

Zerre fragman izle
http://tr.wikipedia.org/wiki/Zerre_(film)

Fragmandan pek birşey anlamamış olabilirsiniz.O zaman ben size anlatmaya çalışayım. 
Filmi geçen yıl sevgili sinema aşığı dostum Olgu ile izledim.Çıktığımda dedim ki "ben kendimi çok suçlu hissediyorum." Boğazıma düğümlenen şey o kadar büyüktü ki günlerce yutkunamadım. 
Dün de malum Dünya Emekçi Kadınlar günüydü. Ben böyle günleri pek sevmem. 
Ama dün bu film aklıma düştü. Bir kadının acıyla, umutla, kendi ve sevdikleri için hayatta kalma mücadelesini anlatan,tabir-i caizse silkeleyip atan bir film Zerre...


Bir kadın düşünün adı, Zeynep...
İstanbul'u düşünün ama İstinye Park İstanbul'unu değil, Tarlabaşı'nın derme çatma evlerinde, 
yoksulluğun insanların boğazına bastırdığı bir İstanbul'u...
Evde zihinsel engelli bir kızı ve yaşlı bir annesi olan Zeynep'in hayatla kıyasıya mücadelesi insanın kanını donduruyor...İşten atılıyor,bulaşık yıkıyor ,mahalledeki lokantadan yemek alıyor, ev sahibinin saldırısına uğruyor ama yine de yavrusunu doyurmak için bir kartal hırçınlığıyla oraya buraya saldırıyor. Son çare Tekirdağ'da haftalığı 90 ytl'ye bir tekstil atölyesine çalışmaya gidiyor.Orada da kadına yalnızca bir cinsel meta ya da her ne kadar kullanmayı hiç sevmesem de et parçası olarak yaklaşan ustabaşılar çıkıyor karşısına...


Gelin Filmin künyesine ufak bir bakış atalım...Filmde Zeynep karakterine can veren Türk asıllı Alman bir oyuncu,Jale Arıkan...O kadar gerçekçi bir portre çiziyor ki sanırsınız Zeynep değil fakir olan, Jale...Anne rolünü Ruçhan Çalışkur ve engelli küçük yavruyu da Dilay Demirok canlandırıyor.Yönetmen koltuğunda genç bir isim var...Erdem tepegöz...İsterseniz aşağıda bu başarılı yönetmenin bir röportajı var okuyabilirsiniz...



erdem tepegöz röportajını okuyun bence

Jale Arıkan henüz 6 yaşındayken Almanya'ya göçen bir ailenin çocuğu.Türk kadınının dramını anlatabilmek için oyunculuğu seçmiş ve birçok Alman yapımında rol almış bir  oyuncu...İşte bu oyuncu, benim filmi izlerken defalarca "hayır ya böyle olmamalı" çığlıkları atmama neden oldu.Filmde en çok etkilendiğim sahnelerden biri nedense engelli kızını leğende yıkadığı sahneydi. Eve gelip bir duşum ve 24 saat akan sıcak suyum olduğu için hem şükrettim hem de Türkiye gerçeğini yansıttığı için çok acı çektim.

Jale Arıkan kimdir














Ben aslında filmi çok anlatmak istemiyorum hatta oyuncuları da...
Ben İstiyorum ki siz de izleyin.
Ben yalnızca bana hissettirdiklerini sözlere dökmeye çalışıyorum...
Yoksulluğun ne kadar acıttığını, Türkiye'de kadın olmanın hele de yalnızsanız ne kadar zor olduğunu,umudun tükenmeyebileceğini ve mücadelenin erkekten çok kadına yakıştığını görmenizi istiyorum. 
Eğer izlerseniz bu muhteşem film sizi bir nebze ve kısa bir süre de olsa hayatınızdan şikayet etme lüksünden kurtaracak. Ekmek parası kazandıran bir işiniz olduğu için şükrettirecek.
Kadının bir zerre  de olsa kıymeti yok mu,onu düşündürecek...




Üstelik bol da ödül sahibi Zerre...Altın Portakal’da en iyi yönetmen, en iyi ilk film, en iyi sanat yönetmeni, SİYAD ödülleri; Malatya Film Festivali’nde en iyi kadın oyuncu ve en iyi kurgu ödüllerinin sahibi.Hatta 2013 Yılının Haziran  Ayında da Rusya'nın Oscar'ı sayılan Moskova Uluslararası Film Festivalinde en iyi film ve en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandı Zerre. 

Zerre moskova'dan iki ödül birden aldı

Buyurun linkini de koyuyorum daha ne yapayım...Hep şamata gırgır yapacak  değiliz...Geçen gün twitterdan bir takipçim "keşke tek derdim senin gibi film seçmek olsa" yazmıştı.Umarım kendisi bu yazıyı okur da filmlerin insan hayatına neler katabileceğinin birazcık farkına varır...

Hade bakem size bol anlamlı hayatlar dilerim:)

Özlem Ögen Yurdakul

Zerre'yi mutlaka izleyin




8 Mart 2014 Cumartesi

Jennifer Lopez ile Ricky Martin aşk mı yaşıyor?

Bu klibi gördünüz mü? Görmediyseniz acil görün, hemen izleyin :) ama lütfen kulaklıkla dinleyin benden tavsiye size...

http://www.youtube.com/watch?v=ME2Hufquz0k

Dünyanın en ünlü iki latin starı,Yandel Ve Wisin'in "Adrenalin"isimli klibine işte bu ateşli sahnelerle damgasını vurdu...

Gelelim klibin bana düşündürdüklerine:

İspanyolca muhteşem seksi bir dil

Latin ezgileri acayip kan kaynatıyor

Bu adamlar grup danslarında çok başarılı

Jennifer Lopez'in göğüsleri küçük, kalçası çok büyük

Ricky Martin gay olamaz:)

Ricky Martin gay olmamalı, bu kadar güzel  adam gay olur mu ya? Peki gay ise bu  klipte nasıl bu kadar erkeksi görünmeyi başarıyor? Gay arkadaşlarım bozulmayın nolur. Gay kötü bir şey demiyorum asla, demek istediğim sadece Allah'ın özene bezene yarattığı bu güzel adam neden biz kadınlara yar olmuyor yane:)bırakın gay olmayı Ricky'ciğimizin bir eşi, iki de çocuğu var...Bakınız eşiyle ayrıldığı da yazıyor bazı yerlerde ama ben çok emin olamadım.Ayrılmıştır belki de, keşke keşke keşke:)


Diğer fotoları merak ediyorsanız lütfen üşenmeyiniz tıklayınız...

http://galeri.haberturk.com/magazin/galeri/413282-iste-ricky-martin-ve-ikizleri


















Peki kimdir bu Ricky Martin denen adam?

http://tr.wikipedia.org/wiki/Ricky_Martin

Hemen hemen her klibinde güzel bir kadınla aşk dansları yapan, ya da kışkırtıcı figürlerle biz hanımların yüreğini hoplatan Ricky Martin konuyla ilgili son noktayı 2010 yılında koydu. "Homoseksüel bir adamım ve bununla gurur duyuyorum" dediğinde hepimiz tek yürek olduk ve hüsranla AAAAAAAAAAA diye bağırdık...

Kalbimizi Maria şarkısıyla çalmış sonra da yarı yolda bırakıp kaçmıştı yakışıklı şarkıcı...

http://www.youtube.com/watch?v=vCEvCXuglqo

http://www.youtube.com/watch?v=rf2jwgSXJVM

http://www.youtube.com/watch?v=5ihtX86JzmA

Ben billinenlerin aksine çok bilinmeyen şarkılarını severim kendisinin.Mesela bu;

http://www.youtube.com/watch?v=g-WG4UYsaM4

Gelelim Jlo'ya...İşte o, hayranı olan adamları hiç hayal kırıklığına uğratmadı...Ama şu an buraya koymak için fotoğraf arayan beni hayal kırıklığına uğrattı.Çünkü siz sevgili erkek arkadaşlarımın hastası olduğunu bildiğimiz fotoğraflarını bulamadım. Jennifer Lopez klip ve konser görüntülerinin aksine çok mutaasıp fotoğraflarlar çektirmiş...





Gelin isterseniz bu muhteşem vücuda  sahip latin güzelini de yakından tanıyalım...Ya da tanımayalım mı acaba bilemedim ki:)Ama o zaman Ricky'e torpil yapmış oluruz di mi? Basın etiğine aykırı, olmazzzzzz...

Ben bazen karıştırıyorum Jennifer Lopez önce dansçı mıydı,oyuncu muydu da sonra şarkıcı olmuştu yoksa tam tersi miydi?

http://tr.wikipedia.org/wiki/Jennifer_Lopez

Evet gördüğünüz gibi 91 yılında dansçı, 97'de oyuncu, 99'da da şarkıcı olmuş sevgili okuyucu. Ben malesef kendisinin oyunculuğunu pek sevmiyorum...Filmlerinden aklımda kalan tek sahne bu...Asıl adı "Shall We Dance" olan ama  bizim Türk mantığıyla "Aşka Davet" olarak çevirilen filmden tango sahnesi...

http://www.youtube.com/watch?v=HNjVaaZXcBY


Ama müziğine laf yok bence.Çok muhteşem mi sesi var? Hayır ama bizim assolistlerin aksine canlı konserlerde bile kulağa hoş gelecek kadar güzel bir tınısı var JLO'nun...E bu sese bir de güpgüsellll kostümler,muhteşem danslar ve sahne şovları ekleyince oluyor işte.


http://www.youtube.com/watch?v=t4H_Zoh7G5A

http://www.youtube.com/watch?v=dly6p4Fu5TE

en çok bunu seviyorum:)

http://www.youtube.com/watchv=GSLSwwkLRW0

bu da sahnede neler yaptığını kanıtlıyor...

http://www.youtube.com/watch?v=Q91hydQRGyM

http://www.youtube.com/watch?v=lYfkl-HXfuU

JLO'nun aşk hayatına giremeyeceğim çünkü gerçekten çıkamam...Ama Allah'tan babalarna (ki kendisi Marc Anthony oluyor) benzemeyen çocukları var...Özür Marccccccc:)

Gelelim tekrar klibin bana düşündürdüklerine:

İspanyolca muhteşem seksi bir dil

Latin ezgileri acayip kan kaynatıyor

Bu adamlar grup danslarında çok başarılı

Jennifer Lopez'in göğüsleri küçük, kalçası çok büyük

Ricky Martin gay olamaz:)
Yoksa Jennifer ile Ricky aşk mı yaşıyor:)

Ha bir de JLO da Ricky Martin'de çok güzel dans ediyor ya işte bizim bir türlü yapamadığımız şey bu...Bir Yonca  Evcimik var o da arkadakilere napsın be annemmmm:)

izleyin bandıra bandıra

Hade çenem düştü yine siz siz olun hayatı  anlamlı yaşayın...

Özlem Ögen Yurdakul








Posted via Blogaway

6 Mart 2014 Perşembe

Kurt ve kuzu ,Seyit ve Şura

Az önce Star Tv ekranlarında tam üçüncü kez diziyi görünce mecbur kaldım yazmaya...Hangi diziyi derseniz elbetteki aylardır sabırsızlıkla beklenen (hanımların sabırsızlıkla beklediği demek daha doğru olur galiba:)Kurt Seyit ve Şura dizisinden bahsediyorum.Diziyi bilmem kaçıncı baskıda görünce kanalı geçtim mi? Hayır...Bildiğiniz bir kez daha takıldım kaldım, amaç blog yazmak yeminle yoksa başka bir niyetim yok...
Ben profesyonel bir tv eleştirmeni değilim pek tabi ki.Tamamen saf bir izleyici edasıyla yaklaşıyorum olaya.Öncelikli olarak bence başrolde oyuncu seçimi muhteşem bakınız aşağıya bana katılacaksınız.Nasıl cici bir çift olmuşlar...(nayır nolamassssss)
Okumaya devam ederseniz sayfanın sonunda o meşhur sahneleri de izleyebilirsiniz:)



Önce büyük bir alkış Toygar Işıklı'ya...Bence müziği, dizinin Kıvanç Tatlıtuğ'un gözleri dışında en etkileyici şeyi. Özür dilerim, amacım asla emeğe saygısızlık değil ama öyle ne yapayım...Hadi dinleyelim de öyle devam edelim yazmaya...Bakın bakalım size ne hissettirecek...

kurt seyit ve şura jenerik müziği




Gelelim Kurt Seyit'in genç kızlıktan yeni çıkmış,saf ve çok güzel aşk böceğine...Farah Zeynep Abdullah bence Türkiye'nin Julia Roberts'ı. Bahsettiğim fiziksel benzerlik değil ama başka bir şey, galiba star ışıkları benziyor. Yoksa yalnızca saç renkleri mi benziyor:) Yok yok var bir benzerlik...

Farah Zeynep Abdullah'ı en son "Bi Küçük Eylül Meselesi"nde izlemiştim ve tabiri caizse dibim düşmüştü.Hatta "tüh beee ben neden aktrist olmadım" düşüncesi günlerce zihnimi  meşgul etmişti:)Yani olsam fena mı olurdu anne yaa! Malesef tiyatro okuma hayallerim, annemin "yavrum aç mı kalacaksın?" soruları üzerine bir başka hayata kalmıştı da ondan bu kıskançlığım...Ama bakınız Farah Zeynep olmuş hem de acayip güzel iş çıkarmış Bi Küçük Eylül Meselesi'nde...Film ilk başladığımda "aaa bu kız ne kadar zayıflamış cık cık hiç yakışmamış" desem de sonra hem oyunculuğu hem de güzelliğiyle büyüledi beni...Filmi de, Engin Akyürek'i de, Farah Zeynep'i de hatta Nil Karaibrahimgil'in şarkısını da çok sevdim ben...



Peki dizide ne olmuş bu güzel ve başarılı oyuncuya? Eminim birkaç bölüm sonra oturacak ama çok aşık ya kızceğiz.Bu kadar da aşık olunmaz ki.Ya da bu kadar saf aşık rolü yapılmaz ki.Hayır ben de Kıvanç Tatlıtuğ'un karşısına çıksam öyle mi olurum merak ediyorum:) Resmen kurt ve  kuzu misali bir ilişki başlangıcı oldu dizide.Hele o bakışlar yok yok olmamış ki...Dediğim gibi en fazla 3 bölüm sonra toparlayacaktır, çünkü yetenekli bir oyuncu...Bekleyelim ve görelim.

Peki ya dizinin danslarını...Ay nedir anlamadım ki hep dans hep dans...Üstelik malesef hiç inandırıcı değil böyle biraz  tiyatral bir tadı var.
Bu danslar gerçekte de öyle mi acaba?
Ama dizinin tanıtımında bile yılın dansı olarak lanse edildiğine göre vardır bir hikmeti diyeceğiz ne diyelim...Sizce de biraz sıkıcı değil miydi?





Gelelim aslında hiç yazmak istemediğim bir konuya.Kıvanç Tatlıtuğ'un mavi gözleri yeter desem, erkekler çok kızacak değil mi.Dün gece twitter mecrasında sevgili kız arkadaşlarımın attığı aşk ve hayranlık dolu twitlere karşı öyle bir kıskançlık vardı ki sormayın gitsin:) Ama  kızmayın sayın erkek arkadaşlarım bakın ben de karşımda hala Kuzey gibi konuşan ama çok romantik olduğu için nereye koymayı şaşırdığım bir Kurt Seyit buldum malesef. Ama olsun gözleri yeter beyaaa:) Yalnız anlamadığım kısım şu;gerçekten neden Kurt diyorlarmış Seyit Bey'e?